Anlarsin
Sorunu sor hemen cevaplansın.
anlarsin teriminin Türkçe Türkçe sözlükte anlamı
- anlamak
- Sorup öğrenmek
- anlamak
- Doğru ve yerinde bulmak
- anlamak
- Bir şeyin ne demek olduğunu, neye işaret ettiğini kavramak; yeni bilgileri eskileriyle bir araya getirerek sonuç niteliğinde başka bir bilgi edinmek
- anlamak
- İyilik görmek, yararlanmak
- anlamak
- Bir şeyin ne demek olduğunu, neye işaret ettiğini kavramak: "Babasının niçin bu kasabayı çok sevdiğini Nevin bir türlü anlayamamıştı."- S. F. Abasıyanık
- anlamak
- Bir şey hakkında bilgisi bulunmak: "Biz de onun kadar bu işten anlarız."- H. Taner. İyilik görmek, yararlanmak
- anlamak
- Yeni bilgileri eskileriyle bir araya getirerek sonuç niteliğinde başka bir bilgi edinmek
- anlamak
- Bir şey üzerinde bilgisi bulunmak
- anlamak
- Birinin duygularını, isteklerini, düşüncelerini sezebilmek
- anlamak
- Sahip olmayı istemek, dileğinin yerine getirilmesini istemek
- anlamak
- Birinin duygularını, istek ve düşüncelerini sezebilmek: "Kabul etmeyeceğini ben daha o gün anlamıştım."- M. C. Kuntay
- Anlamak
- (Osmanlı Dönemi) DERK
- Anlamak
- (Osmanlı Dönemi) İSTİDRAK
- Anlama
- tefehhüm
- Anlama
- takdir
- anlama
- Anlamak işi, vukuf
- anlama
- Bir olay veya önermenin daha önce bilinen bir kanunun veya formülün sonucu olduğunu görme
- anlama
- Feraset, sezgi
İlgili Terimler
anlarsin teriminin Türkçe İngilizce sözlükte anlamı
- anlamak
- understand
It's hard to understand the Osaka dialect.
-Osaka lehçesini anlamak zordur.
It was impossible to understand his questions.
-Onun sorularını anlamak imkânsızdı.
- anlamak
- find out
- anlamak
- comprehend
- anlamak
- realize
Some day you will come to realize the importance of saving.
-Bir gün tasarrufun önemini anlamak için geleceksin.
I have come to realize that China is developing quickly but the Chinese people live a relatively leisurely life.
-Çin'in hızla geliştiğini anlamak için geldim ancak Çin halkı nispeten acelesiz bir hayat yaşıyor.
- anlamak
- make out
- anlamak
- figure out
It's hard to figure out what Tom wants.
-Tom'un ne istediğini anlamak zor.
It was hard to figure out what Tom was trying to say.
-Tom'un ne söylemeye çalıştığını anlamak zordu.
- anlamak
- fathom
- anlamak
- perceive
- anlamak
- enjoy
- anlamak
- to understand, to catch, to catch on (to sth), to get, to cotton on (to sth), to latch on, to follow, to grasp, to comprehend, to apprehend;to find out, to figure sb/sth out; to know (about), to be familiar with; to gather, to infer; to appreciate, to enj
- anlamak
- conceive
- anlamak
- catch on
- anlamak
- rumble
- anlamak
- be a good judge of
- anlamak
- wake to
- anlamak
- twing
- anlamak
- deduce from
- anlamak
- cotton on
- anlamak
- gen up about
- anlamak
- accept
- anlamak
- pick out
- anlamak
- see the light
- anlamak
- (Dilbilim) get wise
- anlamak
- ken
- anlamak
- (deyim) get the picture
- anlamak
- be familiar with
- anlamak
- get a grip on
- anlamak
- (Dilbilim) latch on
- anlamak
- get the message
- anlamak
- make of
- anlamak
- realise
- anlamak
- cotton to
- anlamak
- be up to
- anlamak
- know
I don't know Tom well enough to know whether I like him or not.
-Onu sevip sevmediğimi anlamak için onu yeterince iyi tanımıyorum.
I'll ask around to see if anyone knows what causes this kind of problem.
-Bu tür soruna neyin sebep olduğunu herhangi birinin bilip bilmediğini anlamak için birilerine soracağım.
- anlamak
- (Latin) scire
- anlamak
- follow
- anlamak
- read
You have only to read this article to see how serious the accident was.
-Kazanın ne kadar ciddi olduğunu anlamak için sadece bu makaleyi okumalısın.
To understand it, you have only to read this book.
-Onu anlamak için, yalnızca bu kitabı okumak zorundasın.
- anlamak
- seize
- anlamak
- twig
- anlamak
- find
I find it difficult to understand what he is saying.
-Onun ne söylediğini anlamakta zorlanıyorum.
I went all the way to see her only to find her away from home.
-Bütün yolu sadece onun evden uzakta olduğunu anlamak için yürüdüm.
- anlamak
- make
I like to take things apart to see what makes them tick.
-Nasıl çalıştığını anlamak için ayrı şeyler almayı isterim.
Sometimes you should sometimes make a mistake to be properly understood.
-Bazen iyice anlamak için hata yapmalısın.
- anlamak
- sum up
- anlamak
- get the hang of
- anlamak
- collect
- anlamak
- construe
- anlamak
- (Dilbilim) get onto
- anlamak
- take in
It took a long time to take in what she was saying.
-Onun ne söylediğini anlamak uzun bir zaman aldı.
- anlamak
- gather
- anlamak
- take
It took a long time to take in what she was saying.
-Onun ne söylediğini anlamak uzun bir zaman aldı.
Engineers try to take advantage of nature rather than try to understand it.
-Mühendisler, tabiatı anlamaktan ziyade, onu kullanmaya çalışırlar.
- anlamak
- (deyim) draw an inference
- anlamak
- gen up on
- anlamak
- penetrate
- anlamak
- tell
It's hard to figure out who's telling the truth.
-Kimin gerçeği söylediğini anlamak zordur.
- anlamak
- tumble
- anlamak
- pick up
- anlamak
- waken
- anlamak
- know about
- anlamak
- sense
She had enough sense to understand what he really meant.
-Gerçekten onun ne kastettiğini anlamak için yeterli aklı vardı.
- anlamak
- latch onto (something)
- anlamak
- receive
- anlamak
- savvy
- anlamak
- grip
- anlamak
- infer
- anlamak
- to be familiar with
- anlamak
- entendre
- anlamak
- have
Do you have difficulty understanding what women or small children say to you?
-Kadınların veya küçük çocukların size ne dediklerini anlamakta güçlük çekiyor musunuz?
You have only to read this article to see how serious the accident was.
-Kazanın ne kadar ciddi olduğunu anlamak için sadece bu makaleyi okumalısın.
- anlamak
- familiar with
- anlamak
- feel
- anlamak
- imagine
- anlamak
- latch on to
- anlamak
- reason
The reason which he gave is hard to understand.
-Söylediği gerekçeyi anlamak zor.
- anlamak
- see
I went all the way to see her only to find her away from home.
-Bütün yolu sadece onun evden uzakta olduğunu anlamak için yürüdüm.
You have only to read this article to see how serious the accident was.
-Kazanın ne kadar ciddi olduğunu anlamak için sadece bu makaleyi okumalısın.
- anlamak
- discover
Tom went outside to discover what all the commotion was about.
-Tom bütün kargaşanın ne olduğunu anlamak için dışarı çıktı.
- anlamak
- dawn on
- anlamak
- grasp
We have to grasp this issue.
-Bu meseleyi anlamak zorundayız.
- anlamak
- get a grip
- anlamak
- deduce
- anlamak
- distinguish
- anlamak
- to experience some good (from)
- anlamak
- catch
I leaned forward, eager to catch every word he spoke.
-Onun konuştuğu her sözü anlamak için öne doğru eğildim.
- anlamak
- to understand, comprehend
- anlamak
- compass
- anlamak
- be knowledgeable about
- anlamak
- ascertain
- anlamak
- slang to try, sample (a delicacy). Anladımsa Arap olayım. (Konuşma Dili) I don't understand it at all. Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az. (Atasözü) A word to the wise is enough. (bir şey) anlamamak not to enjoy (something), not to be interested (in)
- anlamak
- apprehend
- anlamak
- cotton on to
- anlamak
- to deduce; to realize
- anlamak
- discern
- anlamak
- get
- anlamak
- dig
- anlamak
- to appreciate, enjoy
- anlamak
- appreciate
- anlamak
- to know (about), have knowledge (of)
- anlamak
- click
- anlamak
- absorb
- anlamak
- to understand (a person and his motives and feelings)
- anlamak
- {k} (deyim) get it
- anlamak
- make sense of
- anlamak
- make sense out of
- anlamak
- dawn on sb
- anlamak
- latch onto
- anlamak
- realize to
- anlamak
- work out
- anlamak
- see into
- anlama
- comprehension
Each chapter in the textbook is followed by about a dozen comprehension questions.
-Ders kitabında her bölüm yaklaşık bir düzine anlama soruları tarafından takip edilir.
That was beyond my comprehension.
-O benim anlamamın ötesinde bir şeydi.
- anlama
- understanding
This kind of music is something that older people have difficulty understanding.
-Bu tür müzik, daha yaşlı insanların anlamakta zorluk çektiği bir şeydir.
Understanding you is really very hard.
-Seni anlamak gerçekten çok zor.
- anla
- found out
I just found out that my dad is not my biological father.
-Babamın biyolojik babam olmadığını kesinlikle anladım.
Tom found out later that the woman he met in the park was Mary.
-Tom daha sonra parkta karşılaştığı kadının Mary olduğunu anladı.
- anlama
- fathom
- anlama
- grasp
Some people find it easier to grasp the short-term effects of smoking.
-Bazı insanlar sigaranın kısa vadeli etkilerini anlamayı daha kolay buluyor.
We have to grasp this issue.
-Bu meseleyi anlamak zorundayız.
- anlama
- {i} uptake
Tom's pretty quick on the uptake.
-Tom anlamada oldukça hızlı.
- anlama
- insight
Thanks for the insight.
-Anlama için teşekkürler.
- anla
- find out
I imagine that Tom will eventually find out that Mary has been talking behind his back.
-Sanırım Tom sonunda Mary'nin onun arkasından konuştuğunu anlayacak.
Tom didn't find out he was adopted until he was thirteen.
-Tom on üç yaşına kadar evlat edinildiğini anlamadı.
- anlama
- perception
- birdenbire anlamak
- strike
- iyice anlamak
- penetrate
- anla
- figure out
I imagine that Tom will eventually figure out that Mary doesn't really like him.
-Sanırım sonunda Tom Mary'nin gerçekten ondan hoşlanmadığını anlayacak.
Tom couldn't figure out what Mary was trying to say.
-Tom Mary'nin ne söylemeye çalıştığını anlayamadı.
- anla
- latch onto
- anla
- latch on
- anla
- made sense of
- anla
- understand
Understanding you is really very hard.
-Seni anlamak gerçekten çok zor.
I can understand your language.
-Dilinizi anlayabiliyorum.
- anla
- {f} tumble
- anla
- {f} finding out
I'm trying to figure out how you managed to do that without anyone finding out.
-Biri fark etmeden onu nasıl başardığını anlamaya çalışıyorum.
- anla
- catch on
I couldn't catch on to the joke he told us.
-Onun bize anlattığı şakayı anlayamadım.
He does not seem to be able to catch on to what she is saying.
-O onun ne söylediğini anlayabiliyor gibi görünmüyor.
- anla
- got it
I got it, so no bullshit, okay?
-Anladım, bu yüzden saçmalık yok, değil mi?
I think I got it right.
-Sanırım onu doğru anladım.
- anla
- {f} understanding
Understanding you is really very hard.
-Seni anlamak gerçekten çok zor.
I have difficulty understanding abstract modern art, especially Mondrian.
-Soyut modern sanatı anlamada güçlük çekiyorum, özellikle Mondrian.
- anla
- make sense of
Can you make sense of what the writer is saying?
-Yazarın söylediklerine anlam verebiliyor musun?
Can you make sense of what he says?
-Onun ne söylediğini anlayabiliyor musun?
- anla
- comprehend
Little by little you will begin to comprehend the text without translations or explanations.
-Yavaş yavaş çeviriler veya açıklamalar olmadan metni anlamaya başlayacaksınız.
Tom didn't comprehend everything.
-Tom her şeyi anlamadı.
- anla
- {f} understood
I know you think you understood what you thought I said, but I'm not sure you realized that what you heard is not what I meant.
-Ne söylediğimi sandığını anladığını düşündüğünü biliyorum fakat duyduğunun benim demek istediğimin olmadığını anladığından emin değilim.
Yet Japan is still not sufficiently understood by other countries, and the Japanese, likewise, find foreigners difficult to understand.
-Ancak Japonya hâlâ diğer ülkeler tarafından yeterince anlaşılamamıştır, ve Japonlar, aynı şekilde, yabancıları anlamayı zor bulmuştur.
- anla
- make out
I could hardly make out what she said.
-Söylediği şeyi zorla anlayabildim.
I can't make out what you're saying.
-Söylediğini anlayamıyorum.
- anlama
- {i} finding out
I'm trying to figure out how you managed to do that without anyone finding out.
-Biri fark etmeden onu nasıl başardığını anlamaya çalışıyorum.
- anlama
- intellection
- anla
- made out
- anla
- apprehend
- anlama
- in understanding
- anlama
- the mean of
- f anlamak, kavramak
- f understand, to comprehend
- Hanya'yı Konya'yı anlamak/öğrenmek
- to learn what's what (by bitter experience), find out the hard way
- anla
- (Biyoloji) acclaim
- anlama
- {i} apprehension
- anlama
- intelligence
You don't need much intelligence to understand that.
-Onu anlamak için çok zekaya ihtiyacın yok.
- anlama
- {i} knowledge
- anlama
- {i} sense
I was trying to make sense of what had happened.
-Ben ne olduğunu anlamaya çalışıyordum.
People with no sense of humor are like meadows with no flowers.
-Espriden anlamayan insan, çiçeksiz çayır gibidir.
- anlama
- ascertain
- anlama
- {i} realization
- anlama
- {i} prehension
- anlama
- {i} drift
- anlama
- {i} grip
- anlama
- {i} appreciation
- anlama
- composition
This composition is so badly written than I can not make out what he means.
-Bu kompozisyon o kadar kötü yazılmış ki ben onun ne anlama geldiğini çıkaramıyorum.
- anlama
- understanding, comprehension, apprehension
- anlama
- understanding, comprehending
- bayram haftasını mangal tahtası anlamak
- to misunderstand completely
- bir durumu anlamak/kavramak
- sum something up
- birbirini yanlış anlamak
- (deyim) talk at cross-purposes
- birbirini yanlış anlamak
- (deyim) be at cross-purposes
- dalavereyi anlamak
- get to
- deneyerek anlamak
- give smth. a whirl
- denilmek isteneni anlamak
- (Konuşma Dili) read between the lines
- denmek isteneni anlamak
- read between the lines
- dilinden anlamak
- to have a feeling for
- dünyanın kaç bucak/köşe olduğunu anlamak/öğrenmek
- to learn by bitter experience
- dünyayı anlamak
- to understand life, be mature
- geç anlamak
- be slow on the uptake
- geç anlamak
- do a double take
- haksız olduğunu anlamak
- eat one's words
- halden anlamak
- sympathize
- halden anlamak
- to show sympathy, to be understanding
- halini anlamak
- to have sympathy for
- imadan anlamak
- take a hint
- imadan anlamak
- take the hint
- iyi anlamak
- have an eye for
- iyisinden anlamak
- have an eye for
- içyüzünü anlamak
- penetrate
- işten anlamak
- to be an expert
- işten anlamak
- to know what one is doing, know one's business
- karine ile anlamak
- to deduce from context
- karine ile anlamak
- to infer, conclude (something) by inference
- kazı koz anlamak
- to misunderstand completely
- kendi kendine anlamak
- self understand
- kokusundan anlamak
- stink
- konuyu anlamak
- see the point
- leb demeden leblebiyi anlamak
- take the hint
- leb demeden leblebiyi anlamak
- take a hint
- leb demeden leblebiyi anlamak
- to anticipate correctly what someone is going to say; to be able to read someone's thoughts
- ne mal olduğunu anlamak
- to see through sb
- ne mal olduğunu anlamak
- have smb.'s number
- paranın gümüş olduğunu anlamak
- to realize that money is not to be thrown around, learn to appreciate the value of money
- ruhunu anlamak
- enter into the spirit
- söz anlamak
- to be reasonable
- söz anlamak
- to understand what one is told and act on it
- tam olarak anlamak
- gain a clear understanding
- tamamen anlamak
- (Konuşma Dili) get into one's head
- ters anlamak
- get it wrong
- ters anlamak
- wrest from meaning
- ters anlamak
- give a wrench to
- ters anlamak
- to misunderstand, misinterpret
- ters anlamak
- take a word in the wrong sense
- ters anlamak
- spell backward
- ters anlamak
- misunderstand
- ters anlamak
- take amiss
- ters anlamak
- wrench
- ters anlamak
- to misunderstand
- tersinden anlamak
- misconstrue
- yanlış anlamak
- get hold the wrong end of the stick
- yanlış anlamak
- get the wrong sow by the ear
- yanlış anlamak
- to get sb wrong, to mistake, to misinterpret, to misunderstand, to misapprehend, to misconstrue
- çabuk anlamak
- be quick on the uptake
- çaktın mı (anlamak)
- (Argo) can you dig it
İlgili Terimler
Kitaptan sorunu tarat hemen cevaplansın.